NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
هَارُونَ
وَابْنُ مَهْدِيٍّ
عَنْ
سُفْيَانَ
عَنْ
مَنْصُورٍ عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ
عَلْقَمَةَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ
وَسَاقَ
عُثْمَانُ
مِثْلَهُ
(Önceki 2114. hadîsin)
bir benzerini de Osman b. Ebî Şeybe rivayet etmiştir.
İzah:
Osman b. Ebî Şeybe bir
önceki hadîse benzeyen bu hadîsi Yezid b. Harun ile İbn Mehdî'den rivayet etti.
Onlar; Süfyân'dan, Süfyân; Mansûr'dan, Mansûr; İbrahim'den, İbrahim;
Alkame'den o da; Abdullah b. Mesûd'dan rivayet etmiştir.
Aynı hadîsi Ahmed b.
Hanbel, Müsned'de Âlkame'ye kadar varan aynı senetle Yezîd b. Harun'dan rivayet
etmiştir. Hadîsin meali şöyledir: "Abdullah dedi ki; Bence o kadına
emsallerinin mehrini vermek gerekir. Mîras(tan alma hakkı) vardır ve iddet
beklemesi gerekir,"[Ahmed b. Hanbel, III, 480.]
Tirmizî'nin lâfzı ise
şu mealdedir: Bir kadınla evlenip mehrini ta'yin etmeden ve onunla yatmadan
ölen adam hakkında kendisine suâl sorulduğunda İbn Mesûd şöyle dedi: "O
kadına kendi seviyesindeki kadınların mehri kadar bir mehir tahakkuk eder ne
eksik ne de fazla. Hakkında vefat iddeti lâzım gelir ve mîras alır." bunun
üzerine Ma'kıl b. Sinan El-Eşcaî ayağa kalkarak "Resûlullah bizim
aşiretten birisinin karısı olan Berua' bint Vâşık hakkında da senin verdiğin
hükmün aynısını verdi." dedi ve bu şehâdetle îbn Mesûd'un gönlü
rahatladı.[bk. Mubârekfurî, Tuhfetu'l-ahvezi, II, 196.] Bu meseleyle ilgili
görüşler bir önceki hadîsin şerhinde geçtiği için burada tekrara lüzum görmüyoruz.